POLİKİSTİK BÖBREK HASTALIĞI ve KARACİĞER HASTALIĞI

Polikistik böbrek hastalığı (PKD) kalıtımsal bir böbrek hastalığıdır. Böbreklerde sıvı dolu kistlerin oluşmasına neden olur bu durum böbrek fonksiyonlarını etkiler ve zamanla böbrek yetmezliği gelişebilir. Polikistik böbrek hastalığı böbrek yetmezliğine en sık sebep olan dördüncü hastalıktır. Bu hastalar aynı zamanda karaciğer kistlerine de sahip olabilir. Sık idrara çıkma, hematüri (kanlı, kırmızı idrar), böbrek taşları, idrar yolu enfeksiyonları, yüksek tansiyon, yan ağrısı, eklem ağrıları, karında hassasiyet, yorgunluk ve halsizlik gibi semptomlar oluşur. Ultrason, BT, MRI, gibi görüntüleme yöntemleriyle polikistik böbreğin görüntülenmesi ile tanı konulur. Kistlere bağlı olarak böbrek taşları, kist kanamaları, böbrek yetmezliği ve buna bağlı yüksek tansiyon, damarlarda anevrizmalar, kalp yetmezliği gibi önemli komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda karaciğer, pankreas ve testislerde kistlere rastlanabilir. Kolonda divertikül, gözde katarakt ve görme kaybı görülebilir. (Phillips)

Şekil 1: 1:Kistlerden dolayı büyümüş böbrekler, 2:Kistlerden dolayı büyümüş karaciğer
(From: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK373390/figure/fig1_1/?report=objectonly)

Polikistik böbrek hastalığının (PKD) major kalıtsal formları otozomal resesif polikistik böbrek hastalığı (ARPKD) ve otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı (ADPKD) dır.

Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalığı (ADPKD)

ADPKD ilerleyici renal ve ekstrarenal kist oluşumu ile karakterize en yaygın monogenik hastalıktır. Çocuklukta da semptom olabilmekle birlikte genelde 3. veya 4. dekatlarda tanı konulur. Dünya çapında genel popülasyonun %0.2’sini etkiler. ADPKD ile ilişkisi olan 2 gen : PKD1 (16p lokasyonunda); ve  PKD2 (4q21 lokasyonunda)dir. PKD1 mutasyonları vakaların %86’sında bulunurken PKD2 mutasyonları geri kalan %14’te bulunur. Genetik mutasyonların yanı sıra yaş, kadın cinsiyet, gebelik ve doğum kontrol hapları kullanımı gibi diğer faktörler de önemlidir.

ADPKD’nin en sık rastlanan ekstrarenal belirtisi polikistik karaciğerdir. Karaciğer parankiminin %50’den fazlası biliyer kistlerle kaplıdır. Kist boyutları 20 ila 30 cm’den mikroskobik boyuttaki nodüllere kadar değişebilir. ADPKD hastalarının %75-90 kadarı birlikte polikistik karaciğere sahiptir. Karaciğer kistleri böbrekteki kistlerden sonra gelişmeye başlar ve ilk olarak 40’lı yaşlarda farkedilirler, yaş ilerledikçe artmaya ve büyümeye devam ederler. 20 yaşından önce nadir görülürler. 30’lu yaşlarda görülme sıklığı tahmini %20 iken 70’li yaşlarda %70’lere ulaşır. Kadınlarda hormonların etkisi altında kistler çok daha hızlı büyüyebilir ve yüksek volüme ulaştıklarında karaciğer parankimini atrofiye uğratabilirler.

Otozomal Resesif Polikistik Böbrek Hastalığı (ARPKD)

ARPKD daha nadirdir ve çocukluk döneminden itibaren semptomları görülür. Canlı doğumlarda 1/6.000 ila 1/50,000 aralığında görülme sıklığı vardır. Polikistik böbrek ve karaciğer hastalığı 1 (PKHD1) genindeki mutasyondan kaynaklanan tek gen hastalığıdır. Fibrosistin ve poliduktin proteinlerini kodlayan bu gendeki mutasyon sonucunda tübüler epitel hücreler kistik yapılar oluşturur. Fibrosistin kortikal ve medüller toplama kanallarında ve Henlenin çıkan kalın kolunda, bulunan bir membran reseptör proteinidir. Aynı zamanda biliyer ve pankreatik yollarda, tükürük kanallarının epitelinde de bulunur.

ARPKD böbrekteki toplayıcı kanallarda tıkayıcı olmayan genişlemeler, safra yollarındaki malformasyonlar ve safra yolları ektazisi sonucu ortaya çıkan periportal fibrozis ile karakterizedir. Yenidoğanlarda ileri derece büyümüş böbrekler, intraüterin böbrek yetmezliği ve pulmoner hipoplazi görülebilir. ARPKD yüksek morbidite ve mortalite riskiyle seyreder bu yüzden yakın gözlem, cerrahi şant operasyonları, böbrek ve karaciğer nakilleri gerektirebilir. ARPKD aynı zamanda  Caroli hastalığıyla da ilişkilidir. Caroli hastalığı nadir görülen bir otozomal resesif konjenital sendromdur. Karaciğer içindeki safra yollarında çoklu kese şeklinde genişlemeler ile karakterizedir; safra taşları, kolanjit ve renal kistlere yatkınlık vardır.

Polikistik Karaciğer Hastalığı (PLD)

PLD karaciğer parankimine dağılmış bilier orjinli kistlerle karakterize kalıtsal bir hastalıktır. Sadece polikistik böbrek hastalığının ekstrarenal bulgusu olarak değil aynı zamanda izole bir genetik hastalık olarak görülebilir.

PLD sınıflaması:

Tip I – çok sayıda büyük kistler (>10 cm)

Tip II – orta boy kistler ve kistlerin bulunmadığı büyük alanlar

Tip III – karaciğer parankiminin neredeyse tamamını kaplayan küçük-orta boy kistler ve çok az miktarda normal parankim, hastalığın en şiddetli formudur.

Şekil 2: Polikistik karaciğer hastalığı Gigot’s sınıflaması
(From: https://openi.nlm.nih.gov/detailedresult.php?img=PMC4494095_kjhbps-19-40-g002&req=4)

Polikistik böbrek ile bağlantılı olan polikistik karaciğer hastalığında safra epitel hücrelerinde artmış farklılaşma, çoğalma ve salgılamaya neden olan bazı spesifik mutasyonlar saptanmıştır. Bunun sonucunda kistler oluşur. Polikistik böbrek hastalığı ile bağlantısız ortaya çıkan izole polikistik karaciğer hastalığında yine safra yollarının ve çevresindeki safra üreten bezlerin aşırı genişlemesi söz konusudur. Fakat izole polikistik karaciğer hastalığında daha büyük kistler ve daha az komplikasyon oluşur. Karaciğer kistleri östrojen reseptörü bulunduran epitelyal kistlerdir. İnsülün benzeri büyüme faktörü(IGF-1), diğer büyüme hormonları ve sitokinler çoğalmalarını ve büyümelerini tetikler. Polikistik karaciğer hastalığının görülme sıklığı yaş ilerledikçe artmaktadır.

Polikistik Karaciğer Hastalığının Yönetimi

PLD hastalarının yaşam kaliteleri normal popülasyona göre çok düşüktür. Karaciğer volümü arttıkça semptomlar şiddetlenir. Tedavide öncelik volümünü düşürerek semptomları azaltmaktır. Akut ve kronik abdominal ağrı için destek tedavisi olarak analjezikler verilebilir.

Östrojenin karaciğer kistleri üzerindeki çoğaltıcı etkisi sebebiyle, doğum kontrol haplarından, hormon replasman tedavilerinden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Son yıllarda yapılan randomize çalışmalarda ışığında mTOR(Mammalian target of rapamycin) inhibitörleri, sirolimus ve everolimus, octreotid- lanreotid gibi somatostatin analogları ve vasopressin V2 reseptör antagonisti tolvaptan gibi bazı ilaçlar kullanılmaktadır. İlerlemiş PLD, ADPKD ya da karaciğer yetmezliği olan hastalarda invaziv tedavi yöntemleri gerekir. Kist aspirasyonu ve skleroz, açık veya laparoskopik karaciğer rezeksiyonu ve karaciğer nakli gibi farklı invaziv yöntemler uygulanmaktadır

Kaynakça

Henriques, M. S., & Villar, E. J. (2015). Polycystic Kidney Disease Chapter17: The Liver and Polycystic Kidney Disease. (X. Li, Dü.) Brisbane: Codon Publications.

Phillips, N. (tarih yok). HelthLine: https://www.healthline.com/health/polycystic-kidney-disease#symptoms adresinden alınmıştır