BERNARD SOULİER SENDROMU

Genel Bilgilendirme

Bernard-Soulier sendromu (BSS), büyük trombositler, düşük trombosit sayısı ve uzamış kanama zamanı ile karakterize, nadir görülen kalıtımsal bir kan pıhtılaşma bozukluğudur. Etkilenen bireyler aşırı kanama eğilimindedir. Semptomun çoğu vakasında otozomal resesif kalıtım izlense de, otozomal dominantta kalıtılabilir.

Semptom ve Bulgular

Şikayetler genellikle doğumla başlar ve hayat boyu devam eder;

Kanamaya eğilim

Burun kanaması

Kadınlarda yoğun adet kanamaları

Uzamış kanama zamanı

Morarma

Kesiklerde çiziklerde ve operasyon sonrası anormal kanama eğilimi

Trombositopeni

Trombosit volümünde artış

Etyoloji 

BSS, dolaşımdaki kandaki trombositlerin zarar görmüş bir kan damarı ile bağlanmasını ve dolayısıyla kanın pıhtılaşmasını etkileyen bir genetik bozukluktur. Bu trombositler, glikoprotein Ib-IX-V kompleksi (GPIb) adı verilen önemli bir protein aracılığıyla bağlanır. Gp1b kompleksi birlikte birbirine bağlanan 4 protein alt biriminden oluşur (GP1b-alfa, GP1b-beta, GP9 ve GP5). BSS, Gp1b kompleks genlerinden birinde meydana gelen mutasyonlardan kaynaklanmakta olup, şimdiye kadar, BP1b-alfa, Gp1b-beta ve GP9’da mutasyonlar bulunmuştur, ancak GP5’te mutasyon bulunmamıştır. Normalde, GP1b kompleksi trombosit yüzeyinden yapışır ve dolaşım kanında bulunan ve von Willebrand faktörü olarak adlandırılan başka bir protein ile bağlanır. Bu proteinlerden biri eksik veya anormal ise, pıhtılaşma sürecine ve aşırı kanama sonuçlarına başlamak için doğru şekilde bağlanamazlar.

Bernard-Soulier sendromu genellikle otozomal resesif kalıtılır. Bir birey her bir ebeveynden anormal bir gen aldığında resesif genetik bozukluklar ortaya çıkar. Bir birey hastalık için bir normal gen ve bir anormal gen alırsa, kişi hastalık için bir taşıyıcı olacaktır, ancak genellikle semptom göstermeyecektir. İki taşıyıcı ebeveynin anormal genleri çocuğuna aktarma riski vardır ve bu nedenle, her bir hamilelikte çocuğun sendromlu doğması riski %25tir. Ebeveynler gibi, taşıyıcı bir çocuk sahibi olma riski her hamilelikte %50’dir. Bir çocuğun her iki ebeveynden de normal gen alması şansı% 25’dir. Risk, erkekler ve kadınlar için aynıdır.

Görülme Sıklığı:

Bernard-Soulier sendromu, erkek ve kadınları eşit sayıda etkileyen nadir görülen bir kanama bozukluğudur. Son tahminler, Bernard Soulier sendromunun 1 milyon insanda 1 olduğunu göstermektedir. Dünya çapında 200’den fazla vaka bildirilmiştir. Bununla birlikte, bazı doktorlar bu durumun yeterince tanınmadığını ve daha yaygın olabileceğini düşünmektedir.

İlgili Rahatsızlıklar:

Aşağıdaki bozuklukların belirtileri Bernard-Soulier sendromu ile benzer olabilir. Karşılaştırmalar ayırıcı tanı için yararlı olabilir:

May-Hegglin

Dev trombositler ve granülositik hücrelerde Döhle cisimciklerine benzer büyük bazofilik inklüzyon cisimciklerinin varlığıyla karakterize nadir bir kalıtsal trombsitopenidir. Kolay morarma, tekrarlayan burun kanamaları, dişeti kanamaları, menoraji ve bazen özellikle cerrahi girişimler sırasında aşırı kanama gibi belirtiler verebilir. doğumdan itibaren gelişebileceği gibi semptomsuzda seyredebilir. May-Hegglin anomalisi olan bazı kişiler, beynin içinde anormal kanama (intrakranial kanama) nedeniyle vücudun bir tarafında kas güçsüzlüğü(paralizi) yaşayabilirler. Hegglin, BSS’den farklı olarak yeni doğan bebeklerde genellikle kanamaya neden olmaz.

Hemofili

Faktör eksikliği ve ya disfonkisyonunun (genellikle faktör VIII) neden olduğu nadir bir kalıtımsal kan pıhtılaşma bozukluğudur. Faktör VIII, kanın pıhtılaşmasını kolaylaştıran çeşitli proteinlerden biridir. Hemofili neredeyse sadece erkeklerde görülür ve pıhtılaşma faktörünün kandaki yüzdesine bağlı olarak hafif, orta veya şiddetli olarak sınıflandırılabilir. Hemofilinin en ciddi belirtisi, herhangi bir belirgin neden olmaksızın kendiliğinden başlayabilen kontrolsüz iç kanamadır. Kanama eklemlerde ve kaslarda kalıcı hasara neden olabilir. Kanama zamanı da aktif pıhtılaşma faktörlerinin normal yüzdesine sahip olan bireylere oranla uzundur. Travmalar faktör eksikline sahip olan hemofili hastalarında ciddi kanamaları tetikler.

Glanzmann ve Naegeli’nin trombositopenisi

Uzamış kanama zamanı, normal trombosit sayısı ve trombosit agregasyon bozukluğu ile karakterize otozomal resesif geçiş gösteren nadir bir hastalıktır. Fonksiyon bozukluğunun temelinde GPllb-llla kompleksinin eksikliği veya disfonksiyonu yatmaktadır. Trombasteni tipik olarak yenidoğan ve ya infant döneminde mukokütanöz kanama bulguları göstererek tanı almaktadır. Sonraki yaşlarda epistaksis, gingival kanama, menoraji, gastrointestinal kanama ve hematüri sık görülür. Glanzmann ve Naegeli’nin trombositopenisin semptomları ilerleyici değildir ve yaşla iyileşebilir.

Von Willebrand

En sık görülen kanama bozukluğudur. Kanda pıhtılaşma için bulunması gereken Von Willebrand faktör eksikliği ve ya disfonksiyonuna bağlı olarak görülür. Otozomal Dominant kalıtılır. Kolay morarma, burun kanaması, diş eti kanamaları, uzun adet kanamaları, cerrahi sonrası durdurulamayan kanamalar görülür. Semptomlar VW faktörün ve faktör 8in eksikliğine göre derecelendirilir.

Depo Havuzu Eksikliği

Trombositlerin belirli pıhtılaşma faktörlerini depolayamamaları nedeniyle pıhtılaşma bozukluğu ile karakterize edilen nadir bir kalıtsal trombosit bozukluğudur. Semptomlar çoğunlukla kadınlarda görülür ve hafif kanama, burun kanaması, normal adet dönemlerine göre biraz daha ağır seyreden adet kanamaları gözlenir. DHE hastalığına sahip bireylerde  anormal derecede trombositopeni saptanır.

Trombosit bozuklukları ayrıca Wiskott-Aldrich sendromu, Down sendromu ve TAR sendromu gibi konjenital durumlarla da ilişkilidir.

Tanı

BSS tanısı, klinik bulgular, makrotrombositopeni, uzamış kanama zamanı, trombosit fonksiyon testlerinde agregasyon cevabının ristosetin ile bozuk, ADP, epinefrin, kollajen ve trombin ile normal olması ve akım sitometrik olarak trombosit yüzeyinde GpIb/V/IX ekspresyonunun düşük olmasına göre konulur.

Son yıllarda, çoğu aileye, mutasyonları taşıyan genin tanımlanması için moleküler genetik testler de sunulmaktadır.

Tedavi

Fibrinolizi engelleyen ilaçlar (EAKA gibi) kanama kontrolünde, primer hemostatik tıkacın hasar bölgesinde sağlam olarak kalmasını sağlayarak yararlı olabilir. Bazı olgularda DDAVP’nin kanama zamanını kısalttığı bildirilmiştir. Östrojen tedavisi kanama kontrolünde yararlı olabilir. Kanama kontrolsüzlüğünde, trombosit transfüzyonu gerekebilir. Ancak GPIb alloimmünizasyonu oluşturmamak için trombosit transfüzyonundan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.

* Bernard Soulier Sendromlu Hastalarda Klinik ve Genotipik

Bulgular: Tek Merkez Deneyimi

Clinical and Genotypic Findings in Patients with Bernard Soulier Syndrome: A Single Center Experience

Hüseyin TOKGÖZ, Ümran ÇALIŞKAN

DOI: 10.12956/tjpd.2016.233

Kaynakça

*https://rarediseases.org/rare-diseases/bernard-soulier-syndrome/

*https://ghr.nlm.nih.gov/condition/bernard-soulier-syndrome#sourcesforpage

*https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/2470/bernard-soulier-syndrome