Septo Optik Displazi

Tanım

Septo Optik Displazi, bir erken beyin gelişimi bozukluğudur. Belirtileri ve semptomları değişiklik gösterse de, bu durumun genellikle üç tane karakteristik özelliği vardır: optik sinirlerde yetersiz gelişme (hipoplazi), beyin orta hattındaki yapıların anormal dizilimi ve hipofizial hipoplazi.

Optik sinir hipoplazisi, gözlerden beyne görsel bilgi taşıyan optik sinirlerin yetersiz gelişimidir. Bu durumdan etkilenen bireylerde, optik sinirler anormal derecede küçüktürler ve beyinle gözler arasında normalden daha az sayıda bağlantı kurarlar. Bunun sonucu olarak, bireyler tek veya çift taraflı görme bozukluğu yaşarlar. Nistagmus (anormal horizontal göz hareketleri)  ve diğer göz anormallikleri de optik sinir displazisiyle ilişkili olabilir.

SOD’nin ikinci karakteristik özelliği ise beynin sağ ve sol hemisferlerini birbirinden ayıran yapıların anormal gelişimidir. Bu yapılara, beynin iki yarısını birbirine bağlayan corpus callosum ve beyindeki sıvı dolu ventrikül denen boşlukları birbirinden ayıran septum pellucidum da dahildir. Beyin gelişiminin erken safhalarında, bu yapılar anormal bir şekilde oluşabilir veya hiç oluşmayabilir. Hangi yapıların etkilendiğine bağlı olarak, anormal beyin gelişimi zihinsel engellere ve diğer nörolojik problemlere yol açabilir.

Üçüncü önemli özellik ise, hipofiz bezinin hipoplazisidir. Hipofiz, beynin tabanında yer alan ve bir takım hormonların üretiminden sorumlu olan bir bezdir. Bu hormonlar büyümenin, üremenin ve diğer bazı önemli vücut fonksiyonlarının kontrol edilmesine yardımcı olurlar. Hipofizin yetersiz gelişmesi, bu hormonların yetersiz üretilmesine sebep olur. Sıklıkla hipofiz hipoplazisi, büyüme hormonunun eksikliğine, dolayısıyla yavaş büyümeye ve bireylerin olağandışı kısa boylu olmasına sebep olur. Ağır vakalarda “Panhipopituitarizm” ,hipofiz bezinin hiç hormon üretemediği durum, görülür. Yavaş gelişme, düşük kan şekeri (hipoglisemi), genital anormallikler ve seksüel gelişim bozuklukları panhipopituitarizmle ilişkilendirilir.

SOD’nin belirti ve bulguları önemli  ölçüde değişiklik gösterebilir. Bazı araştırmacılar SOD’nin tek bir bozukluk olarak değerlendirilmesi yerine birbiriyle ilişkisi olan bir grup kondisyon olarak görülmesi gerektiğini öne sürmektedirler. SOD teşhisi koyulan hastaların yaklaşık üçte biri, yukarıda sayılan üç majör özelliğin hepsini taşımaktadır, en çok etkilenen kişiler üç özelliğin ikisini taşımaktadır. Bazı nadir vakalarda ek belirtiler ve bulgular da görülür; tekrarlayan nöbetler, gelişmiş gecikme veya anormal hareketler gibi.

 

Sıklık

SOD’nin insidansı 10.000 yenidoğanda 1 olarak bildirilmiştir.

 

Genetik değişiklikler

SOD’nin çoğu vakasında, hastalığın sebebi belli değildir.  Hastalığın oluşmasında hem genetik hem de çevresel faktörlerin katkısı olduğundan şüphelenilmektedir. Bahsedilen çevresel risk faktörleri arasında viral enfeksiyonlar, bazı ilaçlar ve gelişimin kritik dönemlerinde beyni besleyen kan dolaşımı bozuklukları da yer alır.

Şimdiye kadar insan genomunda yer alan üç gen SOD ile ilişkilendirilmiştir. Yine de bu genlerin mutasyonları nadir olarak SOD’nin ortaya çıkma sebebidir.  HESX1, OTX2 ve SOX2 genleri embriyonik gelişme döneminde önemli rol oynayan genlerdir. Bu genler özellikle gözlerin, hipofiz bezinin ve beynin ön kısmındaki (önbeyin) optik sinir gibi bazı yapıların oluşmasında önemlidirler. Bu genlerdeki mutasyonlar dolayısıyla bahsedilen yapıların erken gelişme dönemlerinde bozulmaya sebep olur.

SOD’yle ilişkisi olan başka genlerin olup olmadığı hala araştırılmaktadır.

 

Kalıtsal şema

SOD genellikle sporadiktir, yani bu kondisyon genellikle aile hikayesinde bu hastalığın görülmediği insanlarda ortaya çıkar.

Daha nadir olarak, SOD’un kalıtsal olduğu da görülmüştür. Kalıtsal vakaların çoğunda otozomal resesif bir patern- kondisyonun ortaya çıkması için ilişkili genin her iki gamet hücresindeki kopyasında da mutasyon bulunması zorunluğu- görülmüştür. Otozomal resesif olarak kalıtılan bir hastalık taşıyan kişilerin hem annesinde hem de babasında mutasyonlu genin birer kopyası bulunur ve çoğunlukla bulgu ve belirti  göstermezler. Böylece kondisyon çocukta ortaya çıkar. SOD’nin görüldüğü bazı ailelerde hastalık otozomal dominant bir pattern izlemiştir. Yani söz konusu geçen genin tek bir kopyasındaki mutasyon bile hastalığı meydana getirebilir.
 
Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/