TİP-2 HEMOKROMATOSİZ(JUVENİL HEMOKROMATOZİS)

      Juvenil hemokromatoz, vücudun çeşitli organlarında demir birikimi ile karakterize nadir görülen bir genetik bozukluktur. Klasik kalıtsal hemokromatozdan ayrı, farklı bir hastalıktır. Juvenil hemokromatoz, farklı genlere mutasyonlardan kaynaklanır ve genellikle daha erken bir başlangıç ​​yaşı ve daha şiddetli demir birikimine sahiptir.

       Hemokromatoz tip 2 belirtileri tipik olarak çocukluk döneminde başlar. Hemokromatoz tip 2’nin semptomları genellikle 30 yaşından önce belirginleşir.

Genetik Faktörler/ Etken Faktörler

       İki genin (HJV ve HAMP) mutasyonlarının juvenil hemokromatoza neden olduğu bilinmektedir. HJV genindeki mutasyonlar, bilinen çocuk hemokromatoz vakalarının yüzde 90’ından fazlasını oluşturmaktadır. HJV ve HAMP genlerinin mutasyonları, otozomal resesif özelliklerdedir. Genetik hastalıklar, babadan ve anneden alınan kromozomlarda bulunan belirli bir özellik için genlerin kombinasyonu ile belirlenir.

     Tip 2A, en sık görülen form, kromozom 1 üzerindeki hemojuvelin ( HJV ) genindeki mutasyonlardan kaynaklanır ve tip 2B, kromozom 19 üzerindeki hepsidin ( HAMP ) genindeki mutasyonlardan kaynaklanır. Bu mutasyonlar,  hepsidin eksikliğine neden olur, böylece dalaktan büyük ölçüde duodenum demir emilimi ve demir salınımının artmasına neden olur.

Belirti ve Semptomlar

     Juvenil hemokromatozun semptomları ve şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Başlıca belirtileri kalp, karaciğer ve eklem hastalığıdır. Bazı durumlarda, spesifik olmayan, belirsiz semptomlar daha ciddi komplikasyonların gelişmesinden önce gelebilir. Bu semptomlar yorgunluk, eklem ağrısı (artralji) ve iştahsızlığı içerebilir. Tedavi edilmezse, çocuk hemokromatozu , hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilir.

     Juvenil hemokromatoz belirtileri genellikle 30 yaşından önce belli bir noktada ortaya çıkar. Bununla birlikte, nadir durumlarda, bazı kişiler 30’larına kadar semptom geliştirmeyebilir.

    Juvenil hemokromatoz ile ilişkili yaygın bir semptom olan hipogonadotropik hipogonadizm, kadınlarda yumurtalıkların veya erkeklerde veya testislerin yok veya azalmış fonksiyonu ile karakterizedir. Hipogonadotropik hipogonadizm, daha önce adet görmeye başlayan kızlarda altı ay boyunca adet döngüsünün azalmasına veya yokluğuna, ergenliğe ulaşmada gecikmelere, genitalde ve koltukaltlarında kıllanmada azalma, erkeklerde iktidarsızlığa neden olabilir. Cinsel isteksizlik ve kısırlık da bu durumla ilişkili olabilir. Uzun süreli hipogonadizm, düşük kemik yoğunluğuna (osteopeni) ve kırığa eğilimli kemiklere (osteoporoz) neden olabilir.

    Juvenil hemokromatozlu birçok bireyde kalp kası hastalığı (kardiyomiyopati) gelişebilir. Kalp anormallikleri aniden başlayabilir ve düzensiz kalp atışları (aritmiler) ve kalp yetmezliği gibi ciddi, hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilir. Bazı durumlarda, kalp hastalığı, çocuk hemokromatozunun ilk belirtisi olabilir.

   Juvenil hemokromatoz ile potansiyel olarak ilişkili ek semptomlar arasında, cilt lekelerinin (artmış cilt pigmentasyonu), eklem hastalığının (artropati) ve karaciğer hastalıkları(hepatomegali ve siroz) ortaya çıkması yer alır.

   Juvenil hemokromatozu olan bireylerde demir birikimi pankreasta da ortaya çıkabilir. Pankreas, midenin arkasında, bağırsaklara giden ve sindirime yardımcı olan enzimleri salgılayan küçük bir organdır. Pankreas ayrıca şekeri parçalamaya yardımcı olan insülin gibi diğer hormonları da salgılar. Pankreastaki hasar diyabetes mellitusa yol açabilir. En belirgin semptomlar alışılmadık derecede aşırı susuzluk ve idrara çıkmadır.

Genetik Görülme Sıklığı

    Hemokromatoz tip 2, geniş bir coğrafi dağılıma sahip nadir bir hastalıktır. Her iki cinsiyet de eşit derecede etkilenir. Bozukluk nadirdir, ancak genel popülasyondaki gerçek insidansı bilinmemektedir.  Bozukluk genellikle 10-30 yaşları arasında görülür. HJV genindeki mutasyonlar, genç hemokromatoz vakalarının çoğunu oluşturur.

Kalıtım Paterni/Deseni

     Hemokromatoz tip 2, otozomal resesif olarak kalıtılmaltadır.

Teşhis Yöntemleri

    Juvenil hemokromatozlu bireylerde erken tanı ve acil tedavi şarttır ve aşırı demir depolamasından kaynaklanan kalıcı organ hasarını ve potansiyel olarak hayatı tehdit eden komplikasyonları önlemeye yardımcı olabilir. Bozukluk belirli fiziksel bulguların (hepatomegali, diabetes mellitus, anormal cilt pigmentasyonu, kalp hastalığı, hipogonadizm ve / veya artrit dahil) saptanması, kapsamlı bir hasta öyküsü; tam bir aile öyküsü ve özel testler gibi kapsamlı bir klinik değerlendirmeye dayanarak teşhis edilebilir.

     Juvenil hemokromatozdan şüphelenildiğinde, kandaki anormal derecede artmış demir seviyelerini tespit etmek için kan testleri yapılır; vücudun demir depolarının bir göstergesi olarak kullanılan bir demir bileşiğinin yüksek kan seviyeleri (serum ferritin seviyeleri); ve artan transferrin doygunluğuna bakılır. (Transferrin, demirin bağırsaktan kan dolaşımına taşınmasında rol oynayan bir proteindir.)

     Ek olarak, manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi özel görüntüleme testleri, aşırı demir birikimi nedeniyle karaciğerin artan yoğunluğunu ortaya çıkarabilir. MRI, belirli organ ve dokuların ayrıntılı kesit görüntülerini sağlamak için manyetik alan ve radyo dalgaları kullanır. Juvenil hemokromatozis tanısında yardımcı olmak için karaciğer biyopsisi de kullanılabilir. Karaciğer biyopsisi sırasında, artan demir depolamasını ve siroz varlığını tespit etmek için karaciğer doku örnekleri alınır ve mikroskopik olarak incelenir.

    Juvenil hemokromatoz tanısı, bozukluğa neden olan HJV veya HAMP genlerinin karakteristik mutasyonlarını ortaya çıkarabilen moleküler genetik test ile doğrulanabilir. Moleküler genetik test klinik olarak yapılabilir.

Tedaviler

      Juvenil hemokromatozis tedavisi, her bir bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Tedavi genellikle klasik hemokromatozis için mevcut tedavi seçeneklerine benzer. Temel olarak, doktorlar flebotomi adı verilen bir prosedürle vücuttaki fazla demiri çıkaracaklardır.

    Vücuttaki demirin çoğu kırmızı kan hücrelerinde bulunur. Bu nedenle, terapi, vücudun içinden fazla demiri azaltmak için kanın bir damar  yoluyla düzenli olarak çıkarılmasını içerir. Flebotomi haftada bir veya iki kez gerekebilir. Kabul edilebilir demir seviyelerine ulaşıldığında, haftalık flebotomi tedavisi durdurulur ve idame tedavisi başlatılır. İdame tedavisi ile bireyler kanı (demir seviyelerini azaltmak için) her hafta verir. Gereken spesifik miktar değişir, ancak genellikle yılda dört ila altı flebotomi yeterlidir.

      Demir şelatörleri genellikle aşırı demir yükünün diğer bozukluklarını tedavi etmek için kullanılsa da, çocuk hemokromatozu olan kişiler için önerilmez. Demir şelatörleri, vücuttaki fazla demire bağlanan ve suda çözünmesine ve böbrekler yoluyla vücuttan atılmasına izin veren ilaçlardır. Deferoksamin, anemi veya ciddi kalp hastalığı olan çocuk hemokromatozu olan bireylerde ek tedavi olarak kullanılan bir demir şelatörüdür.

      Çocuk hemokromatozunun erken, hızlı tespiti ve tedavisi önemlidir, çünkü organ hasarını ve bazı ikincil komplikasyonların gelişmesini önleyebilir. Çocuklukta erken teşhis konan ve flebotomi programlarına yerleştirilen ve bunlara bağlı olan bireylerde ikincil komplikasyonların gelişimi önemli ölçüde azalmıştır. Gelişen ikincil komplikasyonlar standart, geleneksel yöntemlerle tedavi edilir.

     Hipogonadotropik hipogonadizm, hormon replasman tedavisi ile tedavi edilebilir. Eklem ağrısı steroidal olmayan anti-enflamatuarlarla tedavi edilebilir. Kalp hastalığı, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri, vücuttan tuz ve suyun çıkarılmasına yardımcı olan ilaçlar (diüretikler) ve kalp yetmezliği ve aritmilerin tedavisinde yaygın olarak kullanılan glikozitler adı verilen ilaçlarla tedavi edilir. Bazı durumlarda, şiddetli, geri döndürülemez kalp hasarında kalp nakli gerektirir.

      Fibroz gibi karaciğer hastalığının erken belirtileri flebotomi ile tedavi edilebilir. Klasik hemokromatozlu bazı bireylerde, bu semptomlar geri dönüşümlüdür. Juvenil hemokromatozu olan bireylerde bu semptomların geri dönüşümlü olup olmadığı bilinmemektedir. Karaciğer sirozu geri dönüşümlü değildir ve propranolol ve nadolol ile tedavi gerektirir. Bazı durumlarda, karaciğer nakli gerekli olabilir.

     Genetik danışmanlık etkilenen bireyler ve aileleri için yararlı olabilir. Diğer tedavi semptomatik ve destekleyicidir.

Hastalıkla İlgili Genler

      HJV ve HAMP genleri hastalığa neden olmaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Juvenile Hemokromatosis
  • Kalıtsal hemokromatoz tip 2
  • Genç kalıtsal hemokromatozis
  • Tip 2 kalıtsal hemokromatoz

Juvenil Hemokromatozun Alt Bölümleri

  • Juvenil hemokromatoz tip 2A
  • Juvenil hemokromatoz tip 2B

Kaynakça

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=11256&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Hemochromatosis-type-2&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Hemochromatosis-type-2&title=Hemochromatosis%20type%202&search=Disease_Search_Simple
https://www.omim.org/entry/602390?search=hemochromatosis%20type&highlight=%28haemochromatosi%7Chemochromatosi%29%20type