KONJENİTAL DİSERİTROPOETİK ANEMİ(CDA)

Alper Demirezen

Genel Bilgi

Konjenital diseritropoetik anemi (CDA) hastalığının belirgin özelliklerinden bazıları kemik iliğinde eritroblastların etkisiz eritropoezi, hemolizi ve morfolojik anormalliklere sahip kırmızı kan hücreleridir. CDA’lar ağırlıklı olarak kemik iliğinde var olan diseritropoezin neden olduğu heterojen bir nadir konjenital anemi grubunu temsil eder. 

CDA hastalığına ait sınıflandırma söz konusu olduğu zaman üç alt tipinden söz edilmektedir. Bunlar CDA tip I, CDA tip II ve CDA tip III. CDA tip I’den sorumlu olan gen CDAN1 genidir ancak bu genin fonksiyonu tam olarak anlaşılabilmiş değildir. CDA tip II’den sorumlu olan gen ise SEC23B genidir. Tip II’de sorumlu genin, son zamanlarda endoplazmik retikulum ve golgi aparatı arasındaki hücre içi keseler olan veziküller taşımaya dahil olduğu bilinen ancak eritroitteki spesifik rolü kuşkusuz ki SEC23B proteinin kodladığıdır. CDA tip III en nadir gelişen tiptir. CDA tip III ilk tanımlanan CDA tipidir fakat hastalığın genetik etiyolojisinden dolayı 60 yıl gibi bir süreden sonra değerlendirildi. KIF23 (15q21) genindeki bir mutasyondan kaynaklanmaktadır. 

CDA tip I hastalarda bilim insanları KLF-1 transkripsiyonel faktörün missense mutasyonunu keşfetmişlerdir. KLF-1 eritroid transkripsiyon faktörüdür ve eritropoez için potansiyel olarak gerekli geniş bir gen spekturumunun ekspresyonunda kritik bir rol oynar. Bu yüzden insan eritroid farklılaşması sırasında KLF-1’in kilit rolünü doğrular. Ayrıca mutasyonun KLF-1 transkripsiyonel aktivitesi üzerinde baskın negatif bir etkiye sahip olduğu ve su kanalı AQP1’in ve adezyon molekülü CD44’ün ekspresyonunu beklenmedik bir şekilde ortadan kaldırdığını göstermişlerdir. KLF-1’in ekzon 3’ünde G          A bazından geçişinde oluşan heterozigot missense mutasyon neden olduğu bilinmektedir. Bu mutasyon, karboksi terminalinde DNA promotör bölgeleriyle etkileşime girmek için anahtar alanlardan birisi olan çinko parmak domaininden ikincisinde KLF-1’in amino asit sekansını değiştirmektedir. 

Hastalığın Yaygınlığı

CDA tip II bilinen en yaygın CDA hastalığıdır. Önceden de belirtildiği üzere CDA tip III en nadir görülen formudur. CDA tip I’in insidansı yani yaygınlığı ile ilgili bir belirsizlik veya kesinlik olmayan bir durum söz konusudur. CDA hastalığı popülasyon üzerinde çok nadir bir vakadır yeri geldiği zaman hastalığın belirtileri başka hastalıkların semptomları ile örtüştüğü için yanlış teşhis edilebiliyor. 

Hastalığın Kalıtımı 

CDA’nın kalıtımı kendisine bağlı alt sınıflara bağlıdır. Örneğin CDA tip I ve II otozomal resesif olarak aktarılır bu şu anlamı taşımaktadır; her hücrenin ilgili genin 2 kopyası yani allelleri dahi mutasyona uğramıştır. CDA’nın otozomal resesif formunu taşıyan bir bireyin ebeveynlerinin her biri, mutasyon geçirmiş genin bir kopyasını taşımaktadır fakat semptom veya belirti göstermeksizin yaşamlarını sürdürürler. 

CDA tip III’ün kalıtım modeli olarak da otozomal dominan kalıtım modeli olarak belirtilmiştir ve bu model de mutasyona uğramış genin sadece bir tane kopyası yetecektir. 

Kaynakça

  1. https://medlineplus.gov/genetics/condition/congenital-dyserythropoietic-anemia/#references
  2. Iolascon A, Russo R, Delaunay J. Congenital dyserythropoietic anemias. Curr Opin Hematol. 2011;18(3):146-151.